Anksiyete bozukluğu nedir?

Anksiyete nedir? Anksiyete çeşitleri nelerdir? Anksiyete bozukuluğu nedir? Anksiyete tedavisi nasıl olur? İşte anksiyete hakkında bilmeniz gereken her şey…

Anksiyete nedir? Anksiyete çeşitleri nelerdir? Anksiyete bozukuluğu nedir? Anksiyete tedavisi nasıl olur? İşte anksiyete hakkında bilmeniz gereken her şey…
Reem Nöropsikiyatri Merkezi’nden Uzm. Dr. Mehmet Yavuz, anksiyete hakkında görüşlerini paylaşıyor.
 
Kaygı günlük hayatımızda yaşadığımız olaylarda hepimizin karşılaştığı bir ruh halidir. Bu durum aşırı boyutlara ulaşmadığı sürece herhangi bir teşhis ya da tedavi gerektirmez. Ancak yaşantımızı olumsuz etkileyecek boyuta gelmeye başladıysa, mutlaka bir tedavi gerektirebilir.Anksiyete bozukluğu olan kişi uzun süren, kontrol etmekte güçlük çektiği bir endişe durumu yaşar. Bu kaygı huzursuzluk veya kendini tetikte hissetme, çabuk yorulma, odaklanma güçlüğü, unutkanlık hissi, sinirlilik, kas gerginliği ve uyku bozukluğu belirtilerinin tamamı ya da bir kısmı ile birlikte bulunur. Kişinin yaşadığı bu sıkıntılar kişinin hayatını olumsuz yönde etkilemektedir. Örneğin; çocuğu eve beklediği saatten geç geldiğinde “mutlaka çocuğa araba çarpmıştır”, “birileri çocuğa bir şey yapmıştır” türünden kaygı içeren düşüncelerle karşılanır. Kişi olaylar karşısında hafif bir tedirginlik duygusundan panik derecesine kadar değişik yoğunluklarda kaygı yaşayabilir. Bu yaşanan dururumun kaygı bozukluğu diye adlandırılmasının sebebi ise kişinin belli durumlarda değil, yaşanan her durumda aynı tepkiyi vermesidir.
 
Anksiyete çok küçük yaşlarda başlayarak hayatımıza giriyor
Anksiyete genellikle 20’li yaşlardan önce başlayarak, dalgalı bir seyir izler. Duruma eşlik edebilecek psikiyatrik bozukluklar diğer kaygı bozuklukları, depresyon ve alkol bağımlılığıdır. Kaygı düzeyi yüksek kişiler huzursuzluk ve kaygının yanı sıra vücut ağrıları, baş ağrısı bulantı gibi şikayetler yaşayabilirler. Bu tarz şikayetleri olan kişiler öncelikli olarak bir psikiyatri uzmanına görünmeli onun sonrasında tedavisine başlanmalıdır.
 
Anksiyete nasıl oluşur?
 
Anksiyete hastalığının geçmişimizde yaşadığımız olumsuzluklarla da bağlantısı vardır. Kişi geçmişte yaşadığı kötü bir olayın benzeriyle karşılaştığında anksiyetenin belirtileriyle tepki verir. Önceden öğrenilmiş bir duygusal durum olarak anksiyete, belirli bir olayın o anda yarattığı korkudan değişiktir. Bilinçaltındaki çelişkilerden doğar ve bastırılmış isteklerden kaynaklandığı için kişi duyduğu huzursuzluk ya da korkunun nedenlerini bulamaz. Anksiyete yaşanması kişiyi, kimi uyarıcıların etkilemesine bağlıdır. Bu yüzden çevredeki uyarıcı etkenlerden çözümlenmesi anksiyetenin nereden kaynaklandığını açıklar. Örneğin; Tehlikeli durumlar geliştiğinde (karanlıkta duyulan ses,köpek havlaması, saldırması) vücudun buna verdiği cevap anksiyetedir. Anksiyetenin sürekli tekrar etmesi çeşitli düzeylerde fizyoloji bozukluklarına yani vücudun biyokimyasal dengesinin bozulmasına yol açar.
 
Anksiyete belirtileri nelerdir?
 
Sebepsiz yere yaşanacak korku ve panik hali.
Uyuyamama ve buna bağlı olarak sinirlilik hali.
Göz bebeklerinde genişleme.
Kalp atışı hızlanması.
Ağızda kuruma ve ellerde titreme
Rutinden daha fazla tuvalete gitme isteği.
Yaşanacak yoğun baş ağrısı
Vücudun belli bölgelerinde kızarma ( Baş, boyun ense)
Terleme ve renkte solma terleme (özellikle avuç içi ve ayak tabanlarında),
Zihinde dağılma, kısa süreli hafıza kaybı

 
Anksiyete tedavisi nasıldır?
Yaygın anksiyete bozukluğunda etkisi gösterilmiş olan terapi türü bilişsel davranışçı terapidir. İlaç tedavisine ek olarak uygulanabilecek psikoterapi ile kişinin olumsuz düşünce ve davranış biçimlerinin değiştirilmesi ve hastalıkla mücadele etmesi için daha aktif olması amaçlanır. Terapi 6-12 seans kadar sürmektedir. Bilişsel davranışçı terapide hasta öncelikle hastalığının ne olduğu ve sebepleri konusunda eğitilmektedir. Bunun yanı sıra nefes alma ve çeşitli gevşeme egzersizleri, stresle başa çıkma yöntemleri ile  kişinin rahatlaması sağlanır. Bunun yanı sıra çeşitli ödevler verilerek kişinin kaygı verici durumlara karşı duyarsızlaşması sağlanır. Kaygılarınızı mutlaka not edin. Bunun için yanınızda kalem ve not defteri bulundurun Yazmak kaygılarınızı düşünmekten daha zor bir iştir. Böylece olumsuz düşüncelerin kaybolması ihtimali artar.
 

 
Moodist Psikiyatri ve Nöroloji Hastanesi Psikiyatri Uzmanı Dr. Cavid Guliyev, anksiyete bozukluğu hakkında bilgiler verdi.
  
Kaygı yaşamın normal bir parçası olmakla birlikte günlük yaşam içinde birçok konuyla ilgili olarak ortaya çıkabiliyor. Yetişmesi gereken bir iş, sınav, sağlık, para, çocuklar ve aileyle ilgili sorunlar birçok insan için dönem dönem kaygı kaynağı olabiliyor. Ancak çoğunlukla sorunlarla baş etmemizi sağlayan kaygı bazı kişiler için hayatı olumsuz yönde etkiliyor. Psikiyatrist Uzm. Dr. Cavid Guliyev: “Biz bu durumu yaygın anksiyete bozukluğu olarak tanımlıyoruz. Bu kişilerde ‘sürekli, aşırı ve durumla uygun olmayan bir endişe durumu’ ortaya çıkar. Bu endişe öyle bir noktaya gelir ki kişi aşırı endişelendiğinin farkına varmakla birlikte çoğu zaman bunu denetleyemez. Hep en kötü sonucu düşünür ve günlük yaşamlarını sürdüremez boyuta gelirler. Örneğin; sürekli yakınlarının başına bir şey geleceği korkusunu yaşarlar, çocuğu sokakta oynuyorsa sürekli çocuğuna bir şey olacağını düşünür endişelenir, ambulansın geçişinde “Çevremdekilere mi bir şey oldu?” diye endişelenir. Sürekli panik durumu vardır” dedi.
  
Yaklaşık 5 milyon kişide anksiyete bozukluğu var
Yapılan araştırmalara göre yaygın anksiyete bozukluğunun görülme sıklığı yüzde 5 ile 6 oranında. Türkiye nüfusuna baktığımızda bu 5 milyona yakın kişinin yaygın anksiyete bozukluğundan etkilendiğini gösteriyor. Uzm. Dr. Guliyev: “Yaygın anksiyete bozukluğunun gelişiminde çevresel faktörlerin neden olduğu stres baş sıradadır. Özellikle çocukluk ve ergenlik döneminde yaşanan aşırı stres durumu ki bunu en fazla sınav sonuçlarını beklerken görmekteyiz. Aşırı stres altındaki dönemlerde anksiyete bozukluğunda alevlenmeler ortaya çıkar. Hastalığın bir başka nedeni de kalıtsal etkenlerdir. Beyin nörokimyasındaki değişiklikler, örneğin serotonin miktarının azalması gibi etkiler de hastalığın şiddetini belirliyor” dedi.
 
Anksiyete fiziksel belirtiler veriyor
Yaygın anksiyete bozukluğu yaşayan hastalar genellikle hastalıklarının bu olduğunu bilmiyorlar. Çünkü çoğunlukla fiziksel belirtiler yaşıyorlar. Uzm. Dr. Guliyev: “Kaygı düzeyinin artmasıyla birlikte yorgunluk, gerginlik, kas ağrıları, baş ağrıları, mide ağrıları baş gösteriyor. Hastalar da doğal olarak fiziksel bir sorun olduğunu düşünüp önce psikiyatri dışı hekimlere başvuruyorlar. Araştırmalar sonrasında hasta psikiyatriye yönlendirildiğinde çoğunlukla aylar geçmiş oluyor” ifadelerini kullandı.
  
Anksiyete bozukluğu tedavi edilebilir
Yaygın anksiyete bozukluğunun mutlaka tedavi edilmesi gereken bir hastalık olduğunu vurgulayan Psikiyatri Uzmanı Dr. Cavid Guliyev, sözlerine şöyle devam etti: “Tedavi edildiğinde hastalıktan kurtulmak, kaygı düzeyi normal şekilde hayatı sürdürmek mümkün oluyor. Ancak hastalar bir şekilde tedaviden bilinçli ya da bilinçsiz olarak kaçtığında anskiyete bozukluğu depresyona neden oluyor. Tedavi olmayan yaygın anksiyete bozukluğu hastalarının nerdeyse yarısında depresyon gelişiyor.”
 
Hastalar tedaviye 5-6 yıl sonra geliyor
Genellikle hastaların 5-6 yıl sonra tedaviye geldiğini belirten Uzm. Dr. Guliyev, son olarak şu sözleri kaydetti: “Bize başvurulduğunda ilaç ve psikoterapi tedavisini birlikte uyguluyoruz. Araştırmalara göre bu tedavilerden herhangi biri tek başına uygulandığında tam iyileşme sağlanamayabiliyor bu yüzden ilaç artı psikoterapi uygulaması tercih ediliyor ve bu şekilde tedavide de yüz güldürücü sonuçlar elde ediliyor. Hastalığın şiddetine göre 8 ile 12 aylık süreçler içinde tedavi tamamlanıyor. Burada önemli olan “iyileştim” diyerek tedaviyi yarıda bırakmamak. Çünkü hastaların çoğu tedavinin yarısına gelmeden “nasıl olsa iyileştim” diyerek tedaviyi yarıda bırakıyor, bu kez de hastalık tekrarlayabiliyor. Ancak tedaviyi sonuna kadar sürdürenler normal yaşantılarına devam ediyor.”
  

 
Geçmeyen mide bulantısının nedeni anksiyete olabilir
 
Tahlil ve tetkiklerde bir hastalık bulgusuna rastlanmamasına karşın sık tekrarlayan mide bulantılarının psikolojik kaynaklı olduğunu söyleyen Dr. Sinan Akkurt, çoğu kez hastanın kendini psikolojik açıdan sağlıklı bulduğuna ve bu yönde bir tedaviye yönelmediğine dikkat çekti.
 
Aniden başlayan, bazen günler sürebilen ve aralıklı olarak aylarca tekrarlayabilen mide bulantılarının altında özellikle anksiyete yatabileceğine işaret eden Dr. Sinan Akkurt, “Anskiyeteye dayalı mide bulantısında kişi aslında kendine zarar verir. Kaygı ve korkularını büyütür, endişeleri yüzünden hep huzursuz olur ve kronikleşen mide bulantısı ile karşılaşabilir. Mutlaka psikiyatrik destek alınmalı” dedi.
 
Geçmek bilmeyen, belirli aralıklarla sürekli devam eden mide bulantılarının ülser, migren, kanser, vertigo gibi pek çok hastalığın habercisi olabileceğini kaydeden Dr. Sinan Akkurt, kan, idrar tahlilleri, tomografi, endoskopi gibi yöntemlerle tanı konulamayan durumlarda psikolojik nedenlerin ağırlık kazandığına değindi. Özellikle anksiyete hastalarında strese, uyaranlara karşı mide – bağırsak duvar gerginliğinin sağlıklı bireylere göre daha abartılı algılandığını açıklayan Dr. Akkurt, “Bu kişiler takıntıları sebebiyle çoğu durumu daha abartır ama abarttıklarını da düşünemezler. Farkında olmadan yaşadıkları bu olayın yan etkilerinden önemli bir tanesi de mide bulantısı olabilir” ifadelerini kullandı.
 
İnek sütü yerine keçi sütü
Böyle bir durum yaşayan hastaların psikiyatrik destek alması gerektiğini vurgulayan Dr. Sinan Akkurt, öncelikle hastalığın ciddi bir hastalık değil, işlevsel bir durum olduğunu anlayıp endişelerin ortadan kaldırılması gerektiğine dikkat çekti. Bu tip hastaların kafein, alkol, inek sütü ve inek sütünden mamul ürünler, yağlı gıdalar ve özellikle de paketli gıda ürünlerinin kullanımından kaçınması gerektiğini belirten Dr. Akkurt, aç kalınmamasını, az ve sık beslenilmesini önerdi. Keçi sütünden mamül yoğurt, peynir tüketilmesini, sıvı alımının artırılmasını, hareketli bir yaşam tarzı benimsenmesini ve her gün açık havada en az yarım saat yürüyüş yapılmasını tavsiyelerine ekledi. Bunların yanı sıra yoga, meditasyon, zikir, nefes egzersizi gibi gevşeme tekniklerinin de yararlı olabileceğini dile getirdi.
 
Muzu mutfaktan da çantadan da eksik etmeyin
Mide bulantısına iyi gelen yiyeceklerin başında muzun geldiğini söyleyen Dr. Akkurt “Hem hafif hem de potasyum açısından zengin olan muz kısa sürede rahatlamanızı sağlayabilir. Mutfağınızdan da, çantanızdan da eksik etmeyin” dedi. Mide bulantısına karşı diğer beslenme önerileri ise özellikle akut şikayetlerin olduğu dönemler için pirinç lapası, karpuz, nane-limon çayı, yoğurt, leblebi, kabukları alınmış elma, yoğurt, haşlanmış patates, çiğ badem oldu.
 

 

 
Aş bunu!
 
Anksiyete sorunu olan insanlara genelde ‘aş bunu’ der, hayatlarımıza devam ederiz. Bunu yaparız çünkü onların endişeleri üzerine kasıtlı olarak odaklandıklarına inanırız. Wisconsin Üniversitesi’nde yapılan yeni bir araştırma, aksini gösteriyor. Bilim adamları, bireyin kaygılarının anne ve babadan miras olabileceğini keşfetti. Diğer bir deyişle, anksiyete, genetik olarak tetiklenir. Ve bundan muzdarip insanlar, istese de yaşadıkları kaygılara engel olamazlar.
Ne yaptılar?
Araştırmacılar, bu sonuca maymunların davranışlarını analiz ederek vardı. Onları kaygı verici durumlara tabi tuttular ve sonra da beyinlerini tarayıp, ruh hallerine hükmeden alanları analiz ettiler. Kaygı verici durumlara daha tepkili olan maymunların, diğer endişeli maymunların yavruları olduğunu buldular. Aslında, bu maymunlar tarafından hissedilen anksiyetenin yüzde 30 kadarının doğrudan ailelerinden edindikleri genlere bağlı olduğunu ölçümlediler.
Sonuçlar
Araştırmacılar, bu test insanlar değil de maymunlar üzerinde uygulanmasına rağmen, strese karşı benzer reaksiyon gösterdikleri için iyi bir analog sağladıkları görüşündeler. Araştırma sonuçları genetik olarak anksiyeteye yatkın olabileceğinizi önerirken, unutmamanız gereken ebeveynleriniz ya da yakın akrabalarınız bu dertten muzdarip oldukları için illa siz de anksiyete bozukluğu yaşamak zorunda olmadığınızdır. Kaygı bozukluğunun tamamen çevresel faktörlerden değil genetik faktörlerden kaynaklı olduğunu bilmek önemli, özellikle de bu rahatsızlıktan muzdarip insanların yüzde 25’inin etrafındakiler tarafından ciddiye alınmadıklarını düşündükleri göz önünde bulundurulursa. Bu bulgular sayesinde işin ciddiyetini ispatlayabilir ve ihtiyaç duydukları yardım ve desteği daha fazla alabilirler.
 
 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir


kuşadası escort bayan kızılay escort esat escort Escort bayan Escort bayan bahisu.com girisbahis.com etlik escort etimesgut escort taksim escort mecidiyeköy escort hurilerim.com bakırköy escort şişli escort çapa escort Anadolu Yakası Escort Kartal escort Kurtköy escort Maltepe escort Pendik escort Kartal escort çankaya escort eryaman escort etimesgut escort otele gelen escort etiler escort şirinevler escort muğla escort muş escort nevşehir escort niğde escort ordu escort osmaniye escort rize escort sakarya escort samsun escort siirt escort şişli escort istanbul escort mecidiyeköy escort beşiktaş escort taksim escort fındıkzade escort çapa escort fatih escort topkapı escort escort şişli escort bayan bayrampaşa escort merter escort escort mecidiyeköy Anadolu Yakası Escort Kartal escort Kurtköy escort Maltepe escort Pendik escort Kartal escort Escort ankara Ankara escort bayan Ankara rus escort Eryaman escort bayan Etlik escort bayan Ankara escort bayan Escort sincan Escort çankaya Antalya escort Escort escort porno izle bornova escort balçova escort mersin escort deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren siteler deneme bonusu deneme bonusu deneme bonusu porno izle