Kadir Has Üniversitesi’nin Cibali Kampüsü’nde her ay farklı bir yazarın konuk olduğu “Haliç Okumaları”nın üçüncü konuğu ünlü yazar Hakan Bıçakcı oldu. Yazarlık hayatını edebiyat tutkunu katılımcılarla paylaşan Hakan Bıçakcı kendisi hakkında merak edilen tüm sorulara cevap verdi.
“Yazar olma iddiam yoktu”
Bir Yaz Gecesi Kabusu, Apartman Boşluğu, Ben Tek Siz Hepiniz, Doğa Tarihi, Hikayede Büyük Boşluklar gibi eserleriyle adından söz ettiren, en çok çevirisi yapılan edebiyatçılar arasında yer alan ve özellikle genç okuyucunun yakından takip ettiği Hakan Bıçakcı, edebiyatseverlerle Kadir Has Üniversitesi’nde bir araya geldi.
Franz Kafka ve Albert Camus’den etkilendiğini söyleyen Hakan Bıçakcı özellikle Kafka’nın kurduğu atmosferi, minimal ve sade anlatımı çok sevdiğini belirtti. Yazarlık serüvenini katılımcılarla paylaşan Hakan Bıçakcı, “Her şey okuyarak başladı. Lise yıllarında fazlasıyla okuma yaptım. Etrafımda okuduklarım hakkında konuşacağım pek kimse yoktu. Dolayısıyla okuduklarımın etkisi hep içimde kaldı.
Beni yazmaya iten şey ise sinema oldu. Bazı hikayelerin farklı şekillerde de anlatılabileceğini anlamamı sağladı. Üniversite yıllarında kısa öyküler yazmaya başladım. Sonunda fark ettim ki öyküler birbirine benziyor. Öyküleri el yordamıyla birleştirerek roman haline getirdim. Bir yayınevine amatörce başvurdum ve bana olumlu dönüş yaptılar. Yazmaya devam edeceğimin sözünü verirsem, ikinci kitabı getireceğimi garanti edersem yayınlayacaklarını söylediler. Oysaki kafamda var olan her şeyi panikle ilk kitapta kullanmıştım. Yine de yayınevinin istediği sözü verdim. Bana göre kafamda bir şey yoktu, ama demek ki içimde varmış ve ikinci kitabın hazırlıklarına da başladım. Yazarlık yolculuğum da bu şekilde başlamış oldu.
Sürekli yeni bir roman yazma derdim yok; ancak aklıma uykumu kaçıran bir konu geldiğinde gece gündüz yazıyorum. Duygudan çok düşünce ile yola çıkıyorum” dedi.
“Hepimiz uyurgezer gibiyiz”
Dokuzuncu kitabı “Uyku Sersemi”nden 2 sayfalık bir bölüm okuyan Hakan Bıçakcı, “Uyku Sersemi’nin odağında yıkım ve dönüşüm var. Romanın kahramanı ‘Kahraman’, kentsel dönüşümün hakim olduğu bir mahallede Berna adlı kedisiyle yaşıyor. Şehir rehberi niteliğinde bir kitap çıkarmaya hazırlanıyor, ancak kitaba eklediği mekanlar gün geçtikçe buharlaşıyor. Aslında kendi içinde kötü olmayan; ama bizim çok süratli yaşadığımız bu değişim ve dönüşüm, romanın ana karakterinin işini yapmasına engel oluyor. Karakter hep yarı uyanık halde ve bizi temsil ediyor; etrafımıza bakıp bir şeyleri anlamaya, kentsel dönüşümün hızına adapte olmaya çalışıyoruz. Hepimiz uyurgezer gibiyiz” dedi.