Emziği ağzında temizleyen anne doğru yapıyor

Ne oldu da bir hastalık kümesinin kurbanları haline geldik? Diyabetle, astım ve gıda alerjileriyle, enfeksiyon hastalıklarıyla, otizm ve Crohn hastalığı gibi sorunlarla başımız neden dertte? Dünyanın saygın sağlık kuruluşları diyor ki: “Vücudumuzda yaşayan yararlı bakteri ve mayaları yani probiyotikleri küstürdük.” Öyleyse onları geri kazanmalıyız. Çünkü modern yaşamın bedelini ödeten bu sağlık sorunlarıyla savaşta en büyük destekçilerimiz bu küçük dostlar…

Dünya 4.5 milyar yaşında. Tüm canlıların temeli kabul edilen bakteriler ise 3.5 milyar. Peki ya biz insanlar? Sadece 195 bin yıldır varız. Bu durumda dünyanın gerçek sahipleri kimler sizce? Daha çarpıcı örneklerle devam edelim. Büyük Okyanus’taki Büyük Çukur’da suyun her 1 mililitresinde 1 milyondan fazla bakterinin, 10 milyondan fazla virüsün izi var. Büyük Çukur’da bile milyonlarca mikroorganizma olduğuna göre vücudumuzda olmaması söz konusu değil. Gelin bazı kavramları netleştirelim. İçimizde yaşayan bakteri, maya ve mantar türü canlılara “mikroorganizma” deniyor. Onların çeşitliliği halinde iyi, yoklukları halinde kötüyüz. Sağlığımız için büyük yararları olan ve bizimle birlikte yaşayan mikroorganizmaların genel adı ise “mikrobiyota”. Bu canlılar; bakteri, maya ve virüslerden oluşup başta bağırsak sağlığımız olmak üzere genel sağlığımız için savaşıyor. Dışarıdan aldığımız ve bizim için faydası kanıtlanmış olan mikroorganizmalar “probiyotik” olarak adlandırılıyor. Probiyotikler yararlı bakterileri artırıp zararlıları uzaklaştırınca vücudumuz “sağlık” kazanıyor. Buraya kadar her şey olması gerektiği gibi. Oysa gerçekler öyle değil. Sezaryen doğumlar, hazır gıdalar, gereksiz antibiyotik kullanımı, hava kirliliği, yaşam stresi, fermente ve mayalı gıda tüketiminden uzaklaşmak gibi nedenlerle son 60 yılda vücudumuzda büyük değişimlere yol açıp yaşam ortağımız mikroorganizmaları fena şaşırtmışız. Yediklerimizi bozmuş, yararlarını kendi elimizle uzaklaştırmışız.


Son 60 yılda kendimize ettiğimiz kötülük

Artık peynir bile eski peynir olmadığı için çoğunun adı “peynir benzeri süt ürünü” diye geçiyor. Vücudumuzda bizimle yaşayan mikroorganizmalar bu değişimleri öğrenemeyince tehlike çanlarının çalması kaçınılmaz oluyor. “Bu konuda dünyada neler yapılıyor?” sorusuna yanıt alabilmek için bir grup gazeteci, Güney Kore’ye gittik. Probiyotik ve kaplama teknolojisinde dünyanın önde gelen firmalarından olan CellBiotech’in Seul’deki fabrikasında hem canlı mikroorganizmaların dışarıdan vücudumuza nasıl güvenli şekilde girdiğine ilişkin süreci öğrendik hem de dünyada bir ilk olan “patentli çift kaplama teknolojisi” ile ilgili bilgilendik. Bu teknoloji ile elde edilen ürünler Kore’den çok sayıda Avrupa ülkesine ihraç ediliyor. Türkiye’den Nobel İlaç da şirketle ortak çalışma gerçekleştiren firmalar arasında bulunuyor. Konuyla ilgili ülkemizden dünya literatürüne katkılar sağlayan çalışma grubunun üyelerinden, Prof. Dr. Ateş Kara ile bilimsel yönleriyle “dost probiyotikleri” konuştuk.


En çok kalınbağırsakta yaşıyorlar

Öncelikle her mikroorganizmanın iyi olmadığı konusunda anlaşmamız gerek. Bazı mikroorganizmalar hastalık yaparken bazıları yararımıza çalışıyor ve bunun dengesinin iyi kurulması gerekiyor. İnsan vücudunda 16 bin çeşit mikroorganizma “öğretmenlik” yaparak bağışıklık sistemini eğitiyor. Bir kişinin vücudunda mikroorganizma çeşitliliği ne kadar fazlaysa bağışıklık sistemi o derece sağlıklı ve dengeli gelişiyor. Mikroorganizmalar en çok kalınbağırsaklarda yaşıyor. Bağırsak deyip geçmeyin. Bir basket sahası büyüklüğünden söz ediyoruz. İnsan 23 bin kilobazlık genetik bilgi taşırken mikroorganizmaların taşıdığı genetik bilginin 8 milyon kilobaz olduğunu söylesek ve “Bunun 2.5 milyon kilobazı kullanılabilir” desek kimin daha bilgili olduğuna dair de fikriniz olabilir.


Kötü koşullar sunuyoruz

Peki bu bilgili ve çalışkan canlılara iyi davranıyor muyuz? Açıkçası, hayır. Onlara oturacakları yer gösteriyor ama gıda olarak çöpümüzü verip kötü koşullarda çalıştırıyoruz. Oysa her mikroorganizma vücudumuzun savunma sistemin farklı bir basamağını eğiterek öğretmen gibi görev yapıyor. İmmün sistemin eğitiminin bozuk veya eksik olması durumunda ise sorunlar meydana geliyor. Bağırsakta trafik polisi gibi görev yapan ana karar verici M hücresi yararlı mikroorganizmalara “Sen vücuda geç!” zararlı olan veya olabileceklere ise “Sen dur!” diyor. Bu hücrenin eğitiminin eksik olup her geleni içeri alması durumunda zararlı yapılar vücudun farklı noktalarına gidiyor ve ortaya “otoimmün hastalıklar” çıkıyor. Bu nedenle bağırsağımızda bizim için çalışan mikroorganizmaların çeşitliliğinin sağlanması çok önemli görülüyor.


ABD’de antibiyotik kaynaklı ishalden yılda 14 bin ölüm

Tam bu noktada imdadımıza dost bakteriler olan probiyotikler yetişiyor. Bilimsel çalışmalar probiyotiğin ishali önleme konusunda çok etkili olduğuna işaret ediyor. ABD’de sadece antibiyotik kullanımına bağlı gelişen ishalden yılda 14 bin kişinin yaşamını yitirdiği belirtiliyor. Mikroorganizma çeşitliliği anne karnında meydana geldiği için en önemli probiyotik kazanımı normal doğum sırasında gerçekleşiyor. Bu nedenle bir bebek normal yolla doğumda annenin vajinasından aldığı mikrobiyota elemanları ile doğarken, sezaryenle doğan bebek doğumunu yaptıran doktorun eldivenindeki, elindeki ya da hastanenin duvarındaki mikroorganizmalardan, bakterilerden etkileniyor.


İlk 6 ayda antibiyotik alan bebekte obezite riski

İngiltere’de 1990 yılından beri devam eden ve 4 bin denek üzerinde gerçekleştirilen bir araştırmada; bebeğin anne karnından 16 yaşa gelinceye kadarki verilerine bakılıyor. Gelen ilk bilgi bir çocuğun yaşamın ilk 6 ayında antibiyotik alması halinde 7 yaş ve sonrasında obez olduğunu gösteriyor. Aynı grubun bir sonraki çalışması ise ilk 9 ayda daha etkili antibiyotik alan bebeklerin gelecekteki inflamatuvar bağırsak hastalıkları riskinin 25 kat arttığına işaret ediyor. Her özelliği aynı olan çocuklara bakılan bir başka araştırmada ise bir çocuğun erken dönemde antibiyotik almasının hem astım hem de gıda alerjisinde artışa yol açtığı sonucuna varılıyor ve sezaryenle doğumun bu riskleri artırdığı belirtiliyor.


Çift kaplama teknolojisi

Probiyotik üretimi ve kullanımında istenilen sonuçların alınabilmesi için, probiyotiklerin vücudumuza canlı olarak girmeleri gerekiyor. Aşırı soğuk, aşırı sıcak ve nemli ortamlarda parçalanan probiyotikler etkilerini kaybediyor. Bakterilerin canlılığını koruyarak bağırsaklara ulaştıran farklı yaklaşımlardan olan patentli; “çift kaplama teknolojisi” hem probiyotikleri çevresel koşullardan koruyor hem raf ömürlerini uzatıyor hem de saklama stresini ortadan kaldırıyor. Bu teknoloji ile hangi bakterinin kalın bağırsakta hangi bakterinin ince bağırsakta yararlı olduğu biliniyor. Çift kaplama teknolojisi ile üretilen probiyotikler daha fazla canlı dost bakteriyi bağırsağa ulaştırıyor.


Probiyotiğinizi tekli mi çoklu mu alırsınız?

Probiyotiklerin, kesin etkilerinin kanıtlandığı ishaller dışında genel sağlık ve koruyucu etkileri için herkesin probiyotik ihtiyacı farklılık gösteriyor. Bu nedenle, kişinin ihtiyacına ve kullanımdaki hedef ve amaca göre tekli (tek bir tür bakteri içeren) veya çoklu (birden fazla bakteri türü içeren) probiyotik seçimi yapması sorunun çözümünü kolaylaştırıyor. Günümüzde 15’ten fazla farklı probiyotik içerik türü bulunuyor.


Kimler kullanmalı?

Seyahate çıkacak olanlar
Antibiyotik kullananlar
İshal sorunu yaşayanlar
Şişkinlik, hazımsızlık ve kabızlıktan şikâyet edenler
Bağışıklık sistemini kuvvetlendirmek isteyenler
Hamileler (Özelikle stresli ortamda çalışan anne adayları)
Alerji hikâyesi olanlar
Atopik dermatitliler
Sezaryen doğum ihtimali bulunanlar
Crohn hastalığı ve ülseratif kolit hastaları


Dikkat çekici bir bilgi: Çocuğun alerji riskini 8 kat artıran gerçek

Alerjisi olmayan bir annenin çocuğu normal doğumla dünyaya geliyorsa bu bebeğin alerjik olma ihtimali 1 iken alerji hikâyesi olan bir annenin normal yoldan doğan çocuğunda risk 2.5 kata çıkıyor. Eğer annenin hem alerjisi varsa hem de sezaryenle doğum yaptıysa risk 8’e yükseliyor. Bu sonuç, sezaryenle doğan her çocukta alerji olacağı anlamına gelmese de riski artıran önemli bir unsur olarak değerlendiriliyor. Sezaryen doğumlarda “gastroentrit” ve “astım” olasılığının yükseldiğini gösteren araştırmalar da bulunuyor. Hamile annelerin antibiyotik kullanmaları da (ABD verisine göre anne adaylarının yüzde 40’ı antibiyotik kullanıyor) mikroorganizma çeşitliliğini azaltarak sağlık sorunlarına yol açabiliyor.


Bu araştırmaya dikkat! Emziğini düşüren bebeğe iyilik yap

Yapılan geniş çaplı bilimsel bir araştırmada anneler 3 gruba ayrılıyor. Birinci grupta emzik yere düştüğünde ağzına alıp bebeğine geri veren anneler yer alıyor. İkinci grupta emziği alıp sudan geçirerek bebeğine veren anneler bulunuyor. 3. grupta ise emziği kaynatarak steril eden, bununla da yetinmeyip aynı işlemi bir kez daha tekrarlayan anneler oluyor. Sizce hangisi doğru? Ünlü Amerikan Pediatrics Dergisi emziği ağzına alarak temizleyen annenin çocuğunun; alerji, atopik dermatit ve astım olmadığına, steril eden annelerin çocuklarında ise bu riskin 4 kat arttığına dikkat çekiyor. Bu sonuç çocukların çok korunaklı yetiştirilmelerinin neden olabileceği riskleri gösterip mikroorganizma çeşitliliğinin önemine dikkat çekiyor.
Not: Annenin sigara içmesi ve diş çürüğü olması halinde emziği ağzına alması doğru bulunmuyor.


Kullanım alanları

İshal
Antibiyotik kaynaklı ishal
Kabızlık
Şişkinlik
Akne
Atopik dermatit
Vajinal akıntı
İmmün sistemin iyileştirilmesi
Stres
Depresyon
Crohn hastalığı (Hastalığın seyrini tamamen değiştirmese de atakların arasındaki süreyi açıyor ve daha rahat geçirilen dönemi uzatıyor.)
Ülseratif kolit (Hastalığın seyrini tamamen değiştirmese de ataklar arasındaki süreyi açıyor ve daha rahat geçirilen dönemi uzatıyor.)


Probiyotikler

Mucize beklentisiyle kullanılmamalıdır.
Güvenilir marka seçimi çok önemlidir.
Son kullanma tarihleri mutlaka kontrol edilmelidir.
Kullanımın ilk 2 gününde hafif bir gaz şikâyeti olabilir.
Kabızlıkta minimum 3-6 hafta arasında kullanılmalıdır.
Diğer sorunlarda 2 haftadan az kullanılmamalıdır.


Otoriteler ne diyor?

Amerikan Pediatri Akademisi: Akut ishalde mutlaka kullanılmalıdır,
İngiliz Sağlık Bakanlığı Kılavuzu: Akut ishalde süreyi kısaltır. Kullanılması önerilir. Önlemede kullanılabilir.
Avrupa Pediatrik Gastroenteroloji ve Çocuk Enfeksiyon Derneklerinin ortak kılavuzu: Hem akut ishalde hem de ishali önlemede kullanılmalıdır.

Haber: Ceyda Erenoğlu

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir


seks hikayeleri gaziantep escort etlik escort etimesgut escort taksim escort mecidiyeköy escort eryaman escort Escort ankara Ankara escort bayan Ankara rus escort Eryaman escort bayan Etlik escort bayan Ankara escort bayan Escort sincan Escort çankaya bakırköy escort şişli escort çapa escort Anadolu Yakası Escort Kartal escort Kurtköy escort Maltepe escort Pendik escort Kartal escort çankaya escort etimesgut escort otele gelen escort ankara escort etiler escort şirinevler escort muğla escort muş escort nevşehir escort niğde escort ordu escort osmaniye escort rize escort sakarya escort samsun escort siirt escort şişli escort istanbul escort mecidiyeköy escort beşiktaş escort taksim escort fındıkzade escort çapa escort fatih escort topkapı escort escort şişli escort bayan bayrampaşa escort merter escort escort mecidiyeköy Antalya escort porno izle